
Kültür; bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıkları bütünüdür. Genel anlamda ise kültür; insanların tarihi ve toplumsal gelişim süreci içinde oluşturdukları ve gelecek nesillere aktardıkları dil, din, bilim, felsefe, sanat, ahlak, hukuk, örf ve adet gibi vasıtaların ve düşünce tarzlarının bütününe denir.
Köklü bir geçmişe sahip olan Anadolu kültür ve medeniyet varlığı, yüzyıllar boyu yaptığı ev sahipliği ile toplumların bilgi birikimini sinesinde barındırır. İslamiyet öncesi Türk kültürü, İslam dininin Türkler arasında yayılması ve Türklerin yerleşik hayata geçmesi ile büyük bir sıçrama yaşamıştır. Din değişikliği Türklerin yaşam kültürünü derinden etkilemiş, özellikle zengin bir geçmişe sahip olan Anadolu’ya yapılan göç hareketi ,kültürel gelişimimize zenginlik katmıştır.
Milletler, kültürleri ile birbirlerinden ayrılırlar. Milli kültür; bir milletin tarihini, duygularını, düşüncelerini ve değer yargılarını yansıtan , bir toplumu millet yapan, unsurlardır. Sahip olduğumuz kültür, tarihsel süreç içinde milletimiz tarafından oluşturulmuştur. Dilimiz, musikimiz, örf ve adetlerimiz, mimari eserlerimiz ve sanatsal öğelerimiz ortak kültürel mirasımızdır. Hiçbir millet tarihi kimliğini ve kültürel değerlerini bir yana bırakıp diğer milletleri taklit ederek millet olma bilincini sürdüremez. Başkalarının kültürünü benimsemeye çalışan milletler kimliklerini kaybeder ve aidiyet duyguları zedelenmiş bir şekilde arada ,bir boşlukta savrulurlar.
Günümüzde milletimizin yaşadığı en büyük handikap, nasıl bir kültürel mirasa sahip olduğumuzun tam anlamıyla idrak edilemeyişidir. Maalesef köklü bir kültürel mirasa sahip bu milletin evlatları, ellerinin altındaki büyük hazinenin değerinin farkında değildir. Sanayi devrimi, sömürgeler ve teknolojik gelişmeler neticesinde ekonomik refahı yakalamış bazı devletlerin yaşam biçimini medeniyet olarak addedip onu kopyalamaya çalışmak büyük bir hatadır.Asıl yapılması gereken, atalarımızın yaptığı gibi temas noktalarından fayda çıkarmak ve faydalı unsurları kendi tarihsel kodlarımızla yoğurup kültürel mirasımız içine katmak olduğu unutulmamalıdır.
Anadolu coğrafyası tarih boyunca farklı kültürel yapılara sahip birçok millete ev sahipliği yapmıştır. Ecdadımız hem inanç değişikliği hem de yurt değişikliği sürecinde elde ettiği tüm bilgi ve tecrübeleri çok güzel biçimde harmanlamış, ortaya çıkardığı sentezi tarihsel süreç içerisinde sürekli geliştirerek muazzam bir medeniyet inşa etmiştir. Mimari ve sanat dalları açısından zayıf olan yapısını, başka kültürlerden esinlenerek güçlendirmiş hatta başka kültürlerde doğmuş sanat dallarını kendi bünyesinde öylesine geliştirmiş ki dünya artık o sanat dallarını Türk sanatı olarak tanımıştır.
İşte sevgili okurlar Anadolu sanatları başlığı altında topladığımız: Hüsn-i Hat ebru, tezhip, musiki, çini vb. birçok sanat dalını ve mimari unsurlarını Türk sanatçıları önce ithal etmiş daha sonra bunları tüm dünyaya ihraç edecek kadar üst seviyelere getirmiştir. Bu sanatlarda en çok öne çıkan ve örnek alınan sanatkârlar bu topraklardan çıkmıştır. Anadolu sanatları başlığı altında topladığımız bu sanat dallarını, Anadolu kültür ve medeniyetinin öne çıkan unsurlarını önümüzdeki çıkacak olan sayılarda tek tek tanıtmaya ve 'Kültür Hazinemiz' serisi ile bu toprakların sahip olduğu değerleri sizlere aktarmaya çalışacağız.